Bu ağacı gördüğümde, bulmanın ve görmenin sevinci ile ama Hasankeyf'i de içine alacak olan baraj suları altında kalacak olmasının da hüznüyle şu satırları yazmıştım. Endemik olmasa da güzel bir ağacımız. Erkek ve dişi ayrı bireylerdedir. Yaprakları boz renkli ve etli dokudadır. Genç sürgünlerin yaprakları kalpsi ve kenarları dişli değil, mızraksı ve düz kenarlıdır.
FIRAT (KAVAĞI) ve DİCLE
Dakikalarca Merato dağını izleyerek güneşin battığı yöne, Hasankeyfe doğru yol alırken, şoförümüz Şükrü abi, camdan giren havanın taşıdığı mis kokuyu ciğerlerinin en ücra köşelerine kadar çekerek “işte bu hava çok güzel. Ohhhh” diyerek mutluluğunu kulağımıza değil, yüreğimize üflemişti aslında.
Uzun boylu bitkilerin kapladığı bu bataklık alandan, uzun ve zorlu adımlarla geçerek, gol atmış bir futbolcu gibi bizi sevince boğan bu boz renkli kavak, günün sonunda bizim için çok iyi bir moral olmuştu sanki.
Bu galerideki ağaçlar üzerinde, onlara muhtaç kollarla sarılan yabani üzümden başka, harikulade çiçeğiyle gözlerimize vuslat sevinci yaşatan Çakal barsağı (Periploca graeca), üyesi olduğu ailenin (Asclepiadaceae) zehirli bir bireyi olsa da, güzelliği ile dalların üzerinden objektiflerimize varlığını göstermeden edememişti.
Geri dönüşü de bir o kadar zor olan arazide, neredeyse benim kadar boylu poslu otlara karşı verdiğim yürüyüş mücadelesinde epeyce yorulmuş olsamda, içimde hala tarifi zor bir sevinç vardı.
Belki ülkemize has bir tür olmasa da, sıradan kavaklardan farklı duruşuyla her canlı gibi yaşamayı hakeden bir türküdür Fırat kavağı. Sevdiğinin yolunu gözleyen bir kara sevdalı gibi, Diclenin nazlı ve coşkulu sularının açtığı mendereslerin kenarında, iki kara sevdalı nasıl ayrılamazsa birbirinden, o da ayrılamaz Diclesinden.
Bu alanın baraj suları altında kalacağı ihtimalini düşündüğümde, Şirin’ in sulara kapılıp gitmesi gibi o da alıp gidecek başını bu diyardan.
Sadece çıkar uğruna koca bir tarihi, binlerce canlı dokusu ile beraber sular altına gömmek ancak insanoğluna yakışır bir hareket olsa gerek. Şeklen insanım ama yüreğim bir kuştur, yılandır, böcektir, mantardır, bitkidir…
Akşama doğru Kurtalan taraflarında, Başur çayı kenarında, diğer söğüt ve akçaağaçlarla birlikte güneşin batışını hasretle uğurlar gibi, rüzgarın o şeffaf eliyle beraber, güneşin arkasından sallıyordu yapraklarını boz renkli Fırat kavağı.
Hasankeyf nefes alan, gören, konuşan, kısacası Hasankeyf yaşayan bir tarihtir. Binbir çeşit bitkisiyle ve hayvanıyla. Dağdan gelip bağdakini kovan misali, yavuz hırsızın ev sahibini bastırdığı gibi, Hasankeyf üstü örtülen bir hata mıdır ki insanoğlu tarafından? Onun bir ruha sahip olduğunu göremeyenler, kendi çıplaklığının farkında olmayanlardır.
Birgün kendi medeniyetimizin suları altında kaldığımız zaman, hangi canlı koşacak yardımımıza. Hangi el yazacak tarihimizi kayalara.
Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezun olduktan sonra, yine Gazi Üniversitesi'nde botanik alanında yüksek lisans yaptım. Şu an Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi'nde görev yapmaktayım.
- Tespit Tarihi: 2009-05-18
- Yüklenme Tarihi: 04-01-2014
- Görüntülenme Sayısı: 2519
- Gözlem Lokasyonu: Kurtalan, Siirt, Türkiye
- Şehir: Siirt
- Ülke: Türkiye
- Ekipman(Gövde): Canon PowerShot S2 IS
- Ekipman(Lens): Canon PowerShot S2 IS
güzel tür,emeğine sağlık,selamlar..
Makalesi ile harika bir tespit olmuş hocam, ellerinize sağlık. Çok güzel.. Selamlarımla..
Birecik'te de Fırat kenarında bolca varlardı hocam. Yaprak yapısı ilginç Batıdakilerden belirgin olarak farklı.
Türün biyofiziksel sınırları çok geniş. 4000 metreye kadar olan rakımlardan tutun da, -5 ten 52 dereceye kadar olan alanlarda, yağışın 75-200 mm olduğu coğrafyalarda, yüksek seviyeli tuzlu ve acı sulu topraklarda, Cezayir, Çin (Taklamakan çölü), Mısır, Hindistan, İran, Irak, İsrail, Pakistan, Libya, Türkiye, Suriye, Türkmenistan'da yetişebilmektedir. Hayatta kalma becerisi oldukça yüksek bir tür.