SÜPERNOVA…
Kitleleri sürükleyen,trafiği felç eden kaç yıldız izlediniz...
Erzurum’da Cemal’e (Sevindi) göründü ilk.Tarih .8 ekim 2008
Ardından,Soner’in (Bekir) arkadaşları James ve Simon 9 kasım 2008 de Durusu’da (Terkos) gördüler.
18 kasım günü,Soner,Emin,(Yoğurtçuoğlu) Ayhan (Öztürk) tanıştırdılar bizi.Bir ay kadar sürecek o unutulmaz serüvenimiz,o gün,orda başladı.
İlk günkü ekip arkadaşım Ulaş’ın (Oyal) dediği gibi :
‘’Bu fotoğrafı çektiğim gün,tüm ömrüm boyunca hatırlayacağım bir gün olacak.’’
O,cana yakın,uysal,zarif,harikulade sıfatlarını hakkıyla hak eden,işveli,nazlı mı nazlı gerçek bir yıldız.
O,kargadan çok sığırcığı andıran,allı,pullu benekli bir sevgi seli.O,Wiliam Tell,göreni kalbinden vuran.Çünkü O bir GÖKNAR KARGASI.
Eskilerin yazlık sinemalarına ahali maaile gider,gazoz içer,çekirdek çiterdiler.Yerlerde çekirdek kabuklarından öbekler oluşurdu.Bana o günleri hatırlattı bu güzel.
O’nun çekirdeği olgunlaşmış köknar kozası.Kelebek gibi uçar,meyveyi alır,etrafta rahatça tüneyeceği,sağlam basacağı (çoğu zaman beton bir direğin tepesine,kuru ağaç dalına,bazen de açık alan toprağa) konar.Ayaklarıyla sım sıkı kavradığı kozalağı ayıklamak için,gagasını öyle mahir kullanır ki,hayran olur,izlemeye doyamazsın.
Kozalakları farklı ağaçlardan toplasa bile,çitmek için genellikle aynı noktayı seçer.Bu yüzden,beslendiği noktada,yazlık sinemaları aratmayan,avuç avuç kapçık bırakır.
Bu yüzden O’nu bulmak,görmek istersek eğer,mıntıkada bulunan sağlam tünek diplerine,köknar ağaçlarına yakın açık noktalara bakmamız yeter.
Bu güzellik hakkında bir roman yazsam yeridir.Bu gün,İKGT ‘den dostlarımla yaşadığım bir anımı paylaşacağım. Sonra diğer ‘’unutamadıklarım’ a gelecek sıra.
Unutamadıklarım 1,
İKGT İLE PAPAZ OLDUĞUM GÜN…
Tarih 23 kasım 2008 günlerden Pazar.
Ülkenin her köşesinden akın akın fotoğrafçılar gelmiş.On altı araçlık bir konvoyla gıdım gıdım yaklaştık.Gözlemciler bizden atik davranmış.Kerem (Ali Boyla) orda,Bahar (Bilgen) orda,tekmil İKGT tam kadro orda.
Fotoğrafçılarda bir hareket,bir telaş,bir pür neşe anlatılmaz.Gözlemcilerde yüzler asık.Kuşu bırakmış bizi izliyorlar.Gözlerinde endişe,hatta dehşet var.
‘’Abi napıyorsunuz Allah aşkına!’’ diye uyardı Kerem,o her zamanki nazik tarzıyla.
Bahar ise dobra dobra ;
‘’Derhal makineleri bırakıp,alanı terk etmelisiniz,hayvanı hoyratça perişan ettiniz’’
diye patladı adeta.
Hiç unutmam,bitişik yazının yüzünde,tarlanın tam ortalık yerinde eni konu tartıştık.Anlatmaya çalıştım ve dedim ki ;
‘’Bir düşünün,çok daha önce kurulmuş bir topluluk İKGT,bu gün kaç üyesi var.Toplantılarımıza katılım on kişiyi bulmuyor.Bir de şu hale bakın.Burada şu an otuz küsur kişi var,tüm ülkede ise (o dönem için), imkanları na mütenahi,aktif,enerjik iki bin kadar fotoğrafçı var.
Bir hayal edin lütfen,başarabilirsek eğer,bu muazzam kitleden,kaç kuş gözlemcisi,kaç doğasever cevher kazanabilir,aramıza alabiliriz.’’
Onlar ;
‘’Bu hamur maya tutmaz.’’ deseler de,yüklendikçe yüklendim.Tam kırk beş dakika boyunca dil döktüm.Sağ olsunlar nezaket gösterip dinlediler.İkna olmuşlar mıydı ?
Aradan beş yıl geçti.Çok uzun zaman.O ateşli tartışmada kim haklı,kim haksızdı artık biliyorum.
Siz ne dersiniz…
Saygı ve sevgi ile.
- Tespit Tarihi: 2008-11-25
- Yüklenme Tarihi: 03-01-2014
- Görüntülenme Sayısı: 1468
- Gözlem Lokasyonu: Arnavutköy, İstanbul, Türkiye
- Şehir: İstanbul
- Ülke: Türkiye
- Ekipman(Gövde): Canon EOS 40D
- Ekipman(Lens): Canon EF 400mm f/5.6L USM
Hikaye müthiş öğretici, fotoğraf şahane, elinize ve kaleminize sağlık...selamlar saygılar...
Ardıç kuşlarına benziyor... Karga olacağını hiç düşünmezdim
niyetlerimiz hep aynı idi o zaman Fikret abicim ancak değirmen farklı idi.hep istedik neyi çektiğini bilen onun bir can olduğunun farkında olan sevmeyebilir ama çektiğine kesinlikle saygı duyan anlamaya çalışan bir kitle oluşturmak için. lakin olmadı .yolun bir noktasında amaç ve araç karıştırıldı belki bahar hanımın ve keremin endişesi yada gördüğü bu idi biz görememiştik saf niyetlerimizle. ve belki de hala aynı saf rüyadan uyanamadık ikimizde .sen uyanırsan beni de uyandır telefon kesin sessizdedir dürtmen lazım :)
Yüreğine sağlık Fikret Abi,sunumuyla şahane olmuş... Selam ve sevgilerimle...
Yine bir solukta okudum. Beş dakika da nadiratlara baktım. Yarın göknarlara kadar kar izin verirse çıkacağım. Tek tek bütün göknarlara bakarım artık. :) Bende de ne ümit var yahu. Her göknarlı yerde karga mı olur? Bizim göknarlar 1700-1800 metreden sonra başlıyor ve orada insan donar. Eline, diline sağlık Fikret abi. Selamlarımla..
Başka yazacak bi şey bulamadım Baba ! Ne deyim eline sağlık….
Sunum 4x4,fotografa ise sözüm yok,sevgiler
kimler kimlerle papaz olmadı ki.hırs elde etme daha çok yaklaşabilme.ama bilemedik onlarında bir hayatlarının kısacık ömürlerinin olduğunu... Çarşamba günü çok aradım babam ama haklı olarak telefonun kapalıydı ulaşamadım hem aradığıma hem güzel ağabeyime.canlar sağ olsun bir gün elbet onuda görürüz tarlalarda bu sevda ve azimle. Fotoğraflarda harika ben o yıllar dijital makina ile yeni yeni bişeylerle uğraşıyormuşum,kaçırmış sayılmam yeterki yaşasınlar... çok selam eder ellerinden öperim.saygılarımla.
Mehmet'cim,hatırlar mısın bilmem,işte hikayem ; SÜRPRİZİN BÖYLESİ… Mevsim kış,villalar boş.İn cin top oynuyor.Devasa yazlıklarda bir tek Ahmet Bey var,arada bir kalabalıktan sıkılıp sükunete sığınan.Karun kadar zengin biri.Ne de olsa Kayseri’li. Hobisine bakar mısınız ‘’turşusunu kurmak’’ ama,akla gelen her şeyin.Sabahın köründen akşama dek ikrama boğuyor bizi.İkram dediysem,soframızda kuş sütü eksik.Taze çaylar,akla ziyan turşular da bonusu. O gün,Ahmet Bey’e bitişik villanın havuzunda banyo sefası yapası gelmiş bizim haylazın. ‘’Şu komşu bahçeye gircem girmesine de,sahibi ne der?’’ deye sordum Ahmet Bey’e.‘’ O da Kayseri’li,iyi adamdır’’ deyince fırladık.İKGT’den bir kızım var yanımda,Mehmet de katıldı bize. Duvar değil,kalenin bedenleri sanki mübarek.Bir de ucu sivri demirler var,aman ki aman. Sonuçta,postu deldirmeden Malkoçoğlu gibi sızdık kaleye.Bahçe süper,kimsecikler yok.Günlerden Çarşamba,rahatız Çimenlere uzandık,sanırsın ki Mısır Kraliçesi Cleopatra’nın banyo sefasını belgeliyoruz.Öyle çimiyor fettan.Dalıp gitmişiz. Zurnanın zırt dediği an! denir ya işte tam da öylesi bir an.Kale kapısı kütür kütür açılmaz,on,on beş kişilik pür neşe coşkulu bir gurup bahçeye doluşmaz mı.Göz göze geldiğimiz an var ya,zaman durdu.Bize,Mr.Spock’ı görmüş gibi bakıyorlar.’Tıp’’ demiş çocuklar misali,buzdan heykeller gibi hepimiz donup kaldık o an.Suç üstü basılan ekibimin hali perişan.Ter sırtımdan boşaldı.Kalktım,ev sahibiymişcesine pişkin pişkin sırıttım ve ‘’Hoş geldiniz’’ dedim,yürüdüm ve biz uzaylıları tek tek tanıttım. Gerçekten hoş adammış.Hemencecik kaynaştık ve yeni bir açık büfemiz oldu.
Fikret Abi ağzına, kalemine sağlık, emeğine de ;)
Muhteşem sunum ve muhteşem tespit için kutlarım Fikret Bey. Emeklerinize sağlık. Selam ve sevgilerimle...
aliyul alasından olmuş nadiratın karesi emeklerine sağlık fikret baba
Nadirattan bir şey görüp duyup da nadir gittiğim anlardan biriydi :) Sayende ben de çektiydim bu kuşu.. Gözlemciler de fotoğrafçılar da haklı, herkes kendi açısından. Bir de bizim Sadık usta var (üçok), onun alıntısı ile hatırladığım bir laf var, bir şeyi fotoğraflayana kadar gerçekten gördüğünüzü iddia edemezsiniz yazıyordu profilinde bir yerde bir sitede, emile zola'dan alıntı idi galiba o da. İşte böyle, ellerine sağlık Fikret abi
Ağabeyim seni o villaların duvarında gördüğüm anı hiç unutmam :) harika gündü, harika tür eşliğinde ne güzel çalışmıştık. Emeklerine, ellerine ve de gönlüne sağlık.. Selam ve saygı ile...